8 Temmuz 2009 Çarşamba

Ayn Rand The Fountainhead / Hayatın Kaynağı





Aradan yıllar geçer, gönüllü eliniz gider Fountainhead'e. Kitabı okumaya başladığınız andan itibaren hele ki içinizde sizi saran bir mimar olma isteği var ise Ayn Rand'ın Fountainhead'de ki ( Hayatın Kaynağı) tek tabancası olan karakteri - Howard Roark ile birlikte bu istek daha da iştahlanıp, kabarıyor. Kibiri bir kürk gibi taşıyan, dünyanın adaletsizliğini küçümseyip birkaç küçük sözü ile mimaride kopyanın yasak olmasını yüce ruhu ve idelalleri ile anlatacak kadar kati kararlılığa sahip Roark karakteri, sizi de etrafınızda dönen adaletsizliğe bir diş geçirmeye itiyor. Romandaki tüm karakterlerin zaman zaman yoğunluğu değişse de; beş ana karakter tek bir amaç etrafında toplanıp, Howard Roark'dan tek bir şeyi istiyorlar: Değerlerini değiştirmesini!

Oysa ki Rus asıllı yazar Ayn Rand'ın ideali olan karakteri - Roark'ı kendi idealalleri ve doğruları etrafında güçlü bir bağ oluşturan, başkasının tarzını herhangi bir alanda, özellikle de mimaride asla alışkanlık haline getirmeyen bir karakter olarak yaratır. Ayn Rand Fountainhead'de ki diğer beş karakterin Roark'tan istekleri karşısında Roark'ı içinden çıkamayacağı bir savaşın içindeki dikenli yollarda yalnız, zaman zaman işsiz fakat doğruları dışındaki tüm düşünceleri reddeden ve istediği, inandığı binaları yapan bir mimar olarak ona hayat verir, büyütür. Salt felsefi, asırlar sonra bile hala tartışılabilecek bir klasik hatta başyapıt olma özelliği taşıyan Fountainhead'i evrensel çağrısıyla uzun bir metin olmaktan alıkoyamıyor. Felsefi yönü ile romanlarında bireyci bir tavır takınan Ayn Rand, tüm hırsı kendi için mükemmel olanı yaratma isteği olan bir mimarı önüne dikilen istinat duvarı gibi bencillik ve egoizmin arasında bir aşkın içinde bulduruyor kendini. Bu aşk ne bir proje oluyor Roark için ne de dikilmesi gereken bir bina. Roark ve Dominique aşklarını hayatları gibi ya siyah ya da beyaz yaşarlar Fountainhead' de. Grinin barınamadığı, kitabın okuyucusuna sorular sorduarak kendini, içinde bulunduğu dünyayı sorgulattığı Fountainhead, aşkın varlığını öyle yoğun, mürekkebini öyle sağlam bir şekilde yayıyor ki satırlara; insan elini daldırıp kuma ve suya kaleler yapmak, kaleleri yıkacak dalgalar için surlar çekmek istiyor etrafına. 1943 yılında yayımlanan Fountainhead, 1930'lı yıllarının iş dünyasının şimdiki zamandakiyle aynı olduğunu ve aşkın, hele ki aşkın her lehçede aynı dile sahip, 757 sayfalık kara kaplı 3. hamur bir kitap olduğunu kanıtlıyor okuyucusuna. Okuduktan sonra başka bir yazarı ve başka bir kitabı sevemeyeceğiniz için henüz Fountainhead'i okumadıysanız başucu kitabız için bir boşluk yaratın derim ben. Sinsice içinize sinecek olan Fountainhead, kötü ile iyiyi, siyah ile beyazı alaşağı ederek sizi siz olmaktan çıkarıp içinizdeki Ben'in ateşini fitilleyecek, yüzyıllar boyu tek silah olarak kullanılan adaleti özgürleştirerek sizi Fountainhead'i okuyanlar arasına çekecektir. Uykudan da derin bir duyguyla okuyucusunu saran Fountainhead, "Benim felsefem, özünde, hayattaki ahlaki amacı kendi mutluluğu olan, varlığının yegane amacı ve en yüce eseri olarak yaratıcı üretkenliğini gören kahramansı bir varlık, bir insan konseptidir." diyen yazarı Ayn Rand tarafından hazırlanmış raflarda okuyucusuyla bir bütün olmayı bekliyor.

Alın, okuyun; mücadele edin, düşünün! Boşluğa sürtünen tutunamamışlığınızı hiçliğinize terk ederek; dünden çalıntı olmayan yarınlarımız için, Fountanhead !

2 yorum:

  1. çok zaman oldu okuyalı.. en sevdiklerim demekden hoşlanmasamda.. enlerimden.. çok sevmiştim..

    YanıtlaSil
  2. Beğendim cidden seraycım.

    YanıtlaSil